Orta Asya’dan bir kısrak başı gibi Anadolu coğrafyasına kutlu bir yürüyüş uğruna gelenlerin; insan gönlüne girmesinin, alın teri ve helal kazançla bir medeniyet inşaa etmesinin temelinde “Ahiler” vardır. Elbette burada öne çıkan adalet duygusudur. Ebu Ala El Ahlati “Adaletin hakemi insaftır” demesinin esrarı da bundandır. İnsaf; nefsine göre değil, Hakka ve adâlete uygun merhametli davranıştır. Ak sütün içindeki ak kılı sarraf titizliğinde ayırt edebilen Ahiler; yoğurdukları adalet hamurunu gönül fırınında pişirdiler ve yüzyıllardır da pişirmeye devam ediyorlar.
Zaman ve mekanı aşan bir anlayışla çarşıda, pazarda, meydanda, şehirde, köyde insanın yüreğine girmekten, onun yönünü iyiliğe ve doğruluğa sevk etmekten başka sevdası olmayan Ahiler, Ahilik teşkilatı, loncalar ticari hayatın diri tutulmasının da sigortası oldular.
Sağlanan bu güvence; arz ve talep dengesi, paylaşım, kalkınma, ham madde işlenmesi, pazarlama, tüketicinin korunması, kaliteli üretim gibi ticari ve iktisadi bir çok konuda kaideler, nizamnameler koydu ve uygulanması için yaptırımlar uyguladı.
Bugünlere ustalarla, esnaf ve sanatkar teşkilatlarıyla gelen Ahiler; kutlu olduğu kadar kadim anlayışlarını sözlü kültürle de korudu, yaşattı ve yaşatmaya devam etti.
Biz bu amaçlarla yola çıktık. Bu güne kadar esnaf ve sanatkar camiasına hizmet veren herkesin başımızın üstünde yeri vardır.Meslek odaları ağır yükün altında var olan vazifelerini yapmaya gayret ediyorlar. Biz Dünya Esnaf ve Sanatkarlar Derneği ve Ahi Enstitüsü olarak onların yükünü omuzlayabiliyorsak, yeni yollar açabiliyorsak ne mutlu bize.
